canım günaydın, neredesin sen ya? sabahın ilk ışıklarından beri yoksun ortada, normalde illa ki mesaj atardın, mesaj atmaman değil de, sana bir şey mi oldu merakı içindeyim.. Allah korusun seni, o kadar uzaktayken merak etmemek imkansız zaten..
seni şu anda beni en az senin kadar seven birisine anlatıyorum. çok seviyor beni, en az sen gibi seviyor. ben de seviyorum ama dostça..
vallahi kaç tane mesaj attım sana bilmiyorum ama yoksun sen ya :/ arıyorum açmıyorsun da, adliyede olmalısın.. faturan ödenmemiş olmalı, telefonunu evde unutmuş olmalısın ... en iyi ihtimaller bunlar olabilir...
dahası olmasın da benden uzak ol istersen.. ben bakışlarındaki naifliği özlüyorum, sıcacık yüreğinin ellerime yansımasını özledim...
beni bana kadın gibi hissettirmeni özledim, yanında çocuklar gibi neşeli olmayı, güvende olmayı özledim.. ben seni özledim ...
bitanem, ben sana vazgeçmediğin için teşekkür ederim, sen vazgeçseydin belki de ben, böyle huzur nedir bilmeden yaşayacaktım...
derdin derdim, kederin kederim olsun.. ellerini tuttuğumda bana yaşattığın hissi, Allah'ta sana yaşatsın inşallah...
güvende ve huzurda emin kılsın seni ve kızını... kızını kızlarımdan bir parça görüyorum emin ol bundan.. kara kızım diye seveceğim ömrüm oldukça onu... nasip ederse Rabbim uzakta da olsam, kara kızım var diyeceğim...
sarışın mavi gözlü bir sürü oğlumuz olacak hayırlısı ile ... kabul et anneleri muradına eremedi diyorsundur ama ben muradıma senle erdim zaten... sen benim gözümde en mavişinden daha mavi bir hayat sundun, güneş sarısı kadar sıcak ve huzurlu bir aşk sundun...
içimi titretiyorsun, ne oluyor böyle bilmiyorum.. bence sen deniz kenarına git bir de ben İngiltere'ye gideyim diye dua et, bir de kitabımı yazıp bitireyim diye dua et olur mu :)
kalbin var ya kalbin o kadar güzel ki, sana zararım dokunur diye aklım çıkıyor, uzak durayım diyorum, yapma diyorum kendime ama senin sesin düşünce, mesajını görünce dayanamıyorum...
ben sanırım, sana fark etmeden tutulmuşum...
kendini özleten bir adama tutulmuşum, ben gözlerini benden alamazken tüm ruhuyla kızaran, heyecanlanan bir adama aşık olmuşum...
öpüşünde masumiyet saklı olan bir adama o an ait olmuşum... sanırım güzel olan da bu, sanırım o an melekler gönül nikahımı sana kıymış...
hayırlısı ne ise o olsun... hoşkal kalbimin kalbi...
31 Mart 2013 Pazar
30 Mart 2013 Cumartesi
Kısa da olsa
ben geldim yine, bugün seni özledim demek istiyorum.. sana benden bıkana dek seni özledim demek, hiç aklıma da gelmezdi aslında...
sen bana ask oluyorsun. Asık demiyorum bak, aşk oluyorsun. Ben son günlerde sana daha çok bağlanıyor, özlüyorum. Ve korkmadan, umut ederek hissediyorum. Senin sevdiğin herseyi sevmek, onları bilmek istiyorum. Özlediğimi hissediyorum. Sabahları uyandığımda yokluğun geliyor aklıma. Seni hakettiğin kadar cok sevemem ama elimden degil yüregimden geldikçe seviyorum. Kendini böyle sevdirip, özleten, aşık eden sensin. Suçlu sensin yani.
İyi ki de suçlusun. Yoksa ben huzuru, masum sevgiyi asla tanıyamayacaktım. Seni özledim canım. Gecen güzel olsun insallah.
sen bana ask oluyorsun. Asık demiyorum bak, aşk oluyorsun. Ben son günlerde sana daha çok bağlanıyor, özlüyorum. Ve korkmadan, umut ederek hissediyorum. Senin sevdiğin herseyi sevmek, onları bilmek istiyorum. Özlediğimi hissediyorum. Sabahları uyandığımda yokluğun geliyor aklıma. Seni hakettiğin kadar cok sevemem ama elimden degil yüregimden geldikçe seviyorum. Kendini böyle sevdirip, özleten, aşık eden sensin. Suçlu sensin yani.
İyi ki de suçlusun. Yoksa ben huzuru, masum sevgiyi asla tanıyamayacaktım. Seni özledim canım. Gecen güzel olsun insallah.
sana...
çok çok geç kalınmış bir merhaba bu..
sana bir blog hazırlayacağım diye diye bugüne nasip oldu.. kimsenin hak etmeyeceği güzel kelimeler kurduruyorsun bana aslında. ama ben hiçbirini söyleyemiyorum sana.
dilime bir kilit vuruluyor nedense, sana bir çok söz söylemek istiyorum ve hepsi yüreğimde saklı kalıyor.. normalde bu olmaz ama sen bambaşka bir güzellik, bambaşka bir değersin..
ben huzurun ne olduğunu merak ederdim, hani harflerden ibaret bir kelime midir diye düşünürdüm. ama sen var ya, seni tanıdıkça huzurun vücut bulmuş halini sevmeye başladım.
ben seni sana nasıl anlatsam bilemiyorum, nereden başlasam, nasıl başlasam?
ne ile ifade etsem kifayetsiz kalır öyle değil mi? seni anlatmak başlı başına bir aşk...
başlı başına bir edebiyat zorlanması yaşatır bana, zira ben dedim ya kifayetsiz kalırım seni anlatmaya.
sen yaşandıkça yaşanılası bir dünyasın, sessiz ve sakin bir su gibisin, su diyorum, insana hayat veren, ışık olan, hayatta tutan o zenginlik var ya, işte sen aynen su gibisin..
su kadar berrak ve hayat dolu...
seninle ilk tanıştığım güne mi gitsem, ilk hissettiklerime mi? yoksa ilk defa gördüğüm güne mi yolculuk yapsam?
sen herşeyi en başından yazmayı seçmiştin sanırım, en başından diyorum ama zaten sen başından beri bu yolun yolculuğuna hazır ve gönüllü gibiydin..
ben daha öncesi sanıyordum ama 3 aralıkta seni eklemişim bir akıllık edip, mesafeli ve beyefendi birisi vardı karşımda. yazarken çekinerek yazan, dikkatini ise bir şekilde çekmeyi başardığım birisi. habercisini açtığında gözleri beni aramıştı sanırım. havadan sudan ve herşeyden atıp tutarken, seni etkilemişim bilmeden.. aslında biliyordum da, korkuyordum, kimseyi istemedim hayatımda.. kırılmak istemiyordum, kırmak istemiyordum.
bir gün bana şarkı yolladın, 7 aralıktı, bir akşam üzeriydi, Yıldız Tilbe'yi sevdiğimi tabiki bilemezdin.. ama şaşırmıştım, hele de şarkıyı açtım kalemdekiler bana bakıyor, ertesi gün oldu, şarkıyı dinlemek geldi aklıma. Allah dedim sözlerine dikkat kesilince aşık olacak bu diye de aklım gitti...
ve uzak durmayı denedim senden, çokta başarılı oldum. ta ki, bir gün karşıma çıkana dek sen...
Seda'nın duruşma salonuna gelip, İsa gelmiş demesine ilk anda anlam veremedim, yani dedim, Akif ile gelmiş dediğinde birden kıpkırmızı oldum. ne diyeceğimi bilemedim. ne yapacağımı bilemedim.. elim ayağıma dolaştı yemin ederim. nasıl yazdım o kararı bilemiyorum da...
Seda ile aşağıya inerken seni gördüm ya, çok şaşkındım. ne diyeceğimi bilemiyordum. neden gelmiş ki diye düşündüm, sevmek ne acı bir şey dedim, acı ama güzel...
sana hoş geldin dediğimde, gözlerindeki heyecanı görmemek imkansızdı... o kadar heyecanlıydın ki, kendini görmeliydin... sevilmek güzel bir şey bana bunu hissettirdin... akşam seninle vakit geçiremeyeceğimi biliyordum. görüşüpte umutta vermek istemiyordum.. ama buraya dek gelmiş birisine bu kadar zaman ayırmakta içimi acıttı. sen kaldın o akşam ertesi gün kahvaltıya davet ederim dediğimde..
sizi o köprüde gördüğümde, yazık yanlış insanı seviyor dedim. ben senin beni sevdiğini en başından beri biliyordum aslında. elimden gelen tüm iticiliği de yaptım sonrasında sevmiyorsun diyerek ama sen her defasında vazgeçemedin...
arada beni çok delirttiğin zamanlar oldu, özellikle notlarımı bildiğin zamanı hiç unutmuyorum, nasıl sinirlendiğimi bilemezsin. ama sen sesini çıkarıpta benim bir suçum yok demedin. benden neler çekiyorsun farkında değilsin. daha da yolun başındasın ama işte... aşkın gözü kör olurmuş, kulağı sağır derler ya.. sen o misaldesin.. gençlik aşkı diyorum kendime bazen... O'nun yaşamadığı güzel bir masal...
ben masallar kadar saf ve güzel değilim ama Mecnun'da Leyla'yı kendi yüreğinde seviyordu..
ve ben bir gün bu kadar seviyorsa deneyeyim dedim, şans vereyim... 2 gün dayanabildim, hele de başkasına vermediğim şansı sana vermek beni çok rahatsız etti. dayanamadım maalesef...
o olaydan bir süre sonra ise, seni özlediğimi hissettim.. boşlukta kaldım galiba dedim kendime, çok sorgulamadım ama.. bu defa ben sana adım attım, arada dünya kadar da ayrılık cümlesi kattım ama iyiliğin içindi.. bir gün seni ben davet edeceğim dedim.. ve davet ettim..
1 martta geldin buraya, yine senin gibi heyecan duymadım ama gelişinle mutlu oldum. gitgide de sana bağlanıp, alıştığımı fark ettim. sevmek bunun en güzel getirisi oldu. huzuru yaşamak işte bu benim aklımı başımdan alıyordu.
ama korkularım beni kaç kez senden etme noktasına getirdi. aslında bir sonumuz yok biliyorum. bilmekten ötesi bu, emin olduğum bir konu ama neden zamanını çalıyorum acaba diye de düşünmeden edemiyorum..
sana yazık ediyorum, sevmek bu hakkı vermemeli kimseye...
ama sanırım ben aşık oluyorum sana, oluyor olabilir miyim diyorum? o kadar çabuk olması, böyle derin olması şaşırtıyor beni. o kadar güvenmek birisine, bu bana göre değil biliyor musun? ben çok güvenmem kimseye, bu hataya düşersem çok büyük hata olur. ama yine de sana güveniyor ve inanıyorum...
Allah hayırlısını nasip etsin... iyi ki varsın ömrümde... yine yazarım inşallah.. bugün mü sana burayı anlatırım, biraz yazarda mı anlatırım bilmiyorum ki... ama anlatırım inşallah
sana bir blog hazırlayacağım diye diye bugüne nasip oldu.. kimsenin hak etmeyeceği güzel kelimeler kurduruyorsun bana aslında. ama ben hiçbirini söyleyemiyorum sana.
dilime bir kilit vuruluyor nedense, sana bir çok söz söylemek istiyorum ve hepsi yüreğimde saklı kalıyor.. normalde bu olmaz ama sen bambaşka bir güzellik, bambaşka bir değersin..
ben huzurun ne olduğunu merak ederdim, hani harflerden ibaret bir kelime midir diye düşünürdüm. ama sen var ya, seni tanıdıkça huzurun vücut bulmuş halini sevmeye başladım.
ben seni sana nasıl anlatsam bilemiyorum, nereden başlasam, nasıl başlasam?
ne ile ifade etsem kifayetsiz kalır öyle değil mi? seni anlatmak başlı başına bir aşk...
başlı başına bir edebiyat zorlanması yaşatır bana, zira ben dedim ya kifayetsiz kalırım seni anlatmaya.
sen yaşandıkça yaşanılası bir dünyasın, sessiz ve sakin bir su gibisin, su diyorum, insana hayat veren, ışık olan, hayatta tutan o zenginlik var ya, işte sen aynen su gibisin..
su kadar berrak ve hayat dolu...
seninle ilk tanıştığım güne mi gitsem, ilk hissettiklerime mi? yoksa ilk defa gördüğüm güne mi yolculuk yapsam?
sen herşeyi en başından yazmayı seçmiştin sanırım, en başından diyorum ama zaten sen başından beri bu yolun yolculuğuna hazır ve gönüllü gibiydin..
ben daha öncesi sanıyordum ama 3 aralıkta seni eklemişim bir akıllık edip, mesafeli ve beyefendi birisi vardı karşımda. yazarken çekinerek yazan, dikkatini ise bir şekilde çekmeyi başardığım birisi. habercisini açtığında gözleri beni aramıştı sanırım. havadan sudan ve herşeyden atıp tutarken, seni etkilemişim bilmeden.. aslında biliyordum da, korkuyordum, kimseyi istemedim hayatımda.. kırılmak istemiyordum, kırmak istemiyordum.
bir gün bana şarkı yolladın, 7 aralıktı, bir akşam üzeriydi, Yıldız Tilbe'yi sevdiğimi tabiki bilemezdin.. ama şaşırmıştım, hele de şarkıyı açtım kalemdekiler bana bakıyor, ertesi gün oldu, şarkıyı dinlemek geldi aklıma. Allah dedim sözlerine dikkat kesilince aşık olacak bu diye de aklım gitti...
ve uzak durmayı denedim senden, çokta başarılı oldum. ta ki, bir gün karşıma çıkana dek sen...
Seda'nın duruşma salonuna gelip, İsa gelmiş demesine ilk anda anlam veremedim, yani dedim, Akif ile gelmiş dediğinde birden kıpkırmızı oldum. ne diyeceğimi bilemedim. ne yapacağımı bilemedim.. elim ayağıma dolaştı yemin ederim. nasıl yazdım o kararı bilemiyorum da...
Seda ile aşağıya inerken seni gördüm ya, çok şaşkındım. ne diyeceğimi bilemiyordum. neden gelmiş ki diye düşündüm, sevmek ne acı bir şey dedim, acı ama güzel...
sana hoş geldin dediğimde, gözlerindeki heyecanı görmemek imkansızdı... o kadar heyecanlıydın ki, kendini görmeliydin... sevilmek güzel bir şey bana bunu hissettirdin... akşam seninle vakit geçiremeyeceğimi biliyordum. görüşüpte umutta vermek istemiyordum.. ama buraya dek gelmiş birisine bu kadar zaman ayırmakta içimi acıttı. sen kaldın o akşam ertesi gün kahvaltıya davet ederim dediğimde..
sizi o köprüde gördüğümde, yazık yanlış insanı seviyor dedim. ben senin beni sevdiğini en başından beri biliyordum aslında. elimden gelen tüm iticiliği de yaptım sonrasında sevmiyorsun diyerek ama sen her defasında vazgeçemedin...
arada beni çok delirttiğin zamanlar oldu, özellikle notlarımı bildiğin zamanı hiç unutmuyorum, nasıl sinirlendiğimi bilemezsin. ama sen sesini çıkarıpta benim bir suçum yok demedin. benden neler çekiyorsun farkında değilsin. daha da yolun başındasın ama işte... aşkın gözü kör olurmuş, kulağı sağır derler ya.. sen o misaldesin.. gençlik aşkı diyorum kendime bazen... O'nun yaşamadığı güzel bir masal...
ben masallar kadar saf ve güzel değilim ama Mecnun'da Leyla'yı kendi yüreğinde seviyordu..
ve ben bir gün bu kadar seviyorsa deneyeyim dedim, şans vereyim... 2 gün dayanabildim, hele de başkasına vermediğim şansı sana vermek beni çok rahatsız etti. dayanamadım maalesef...
o olaydan bir süre sonra ise, seni özlediğimi hissettim.. boşlukta kaldım galiba dedim kendime, çok sorgulamadım ama.. bu defa ben sana adım attım, arada dünya kadar da ayrılık cümlesi kattım ama iyiliğin içindi.. bir gün seni ben davet edeceğim dedim.. ve davet ettim..
1 martta geldin buraya, yine senin gibi heyecan duymadım ama gelişinle mutlu oldum. gitgide de sana bağlanıp, alıştığımı fark ettim. sevmek bunun en güzel getirisi oldu. huzuru yaşamak işte bu benim aklımı başımdan alıyordu.
ama korkularım beni kaç kez senden etme noktasına getirdi. aslında bir sonumuz yok biliyorum. bilmekten ötesi bu, emin olduğum bir konu ama neden zamanını çalıyorum acaba diye de düşünmeden edemiyorum..
sana yazık ediyorum, sevmek bu hakkı vermemeli kimseye...
ama sanırım ben aşık oluyorum sana, oluyor olabilir miyim diyorum? o kadar çabuk olması, böyle derin olması şaşırtıyor beni. o kadar güvenmek birisine, bu bana göre değil biliyor musun? ben çok güvenmem kimseye, bu hataya düşersem çok büyük hata olur. ama yine de sana güveniyor ve inanıyorum...
Allah hayırlısını nasip etsin... iyi ki varsın ömrümde... yine yazarım inşallah.. bugün mü sana burayı anlatırım, biraz yazarda mı anlatırım bilmiyorum ki... ama anlatırım inşallah
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)